21 Ekim 2010 Perşembe

GIDA EGEMENLİĞİ

Dünya’da ve Türkiye’de çiftçiler ve tüketiciler ulus ötesi büyük gıda şirketleri ve tarım girdileri satan şirketlerin ağır bir hegemonyası altındadır. Bu güçler artık tekele çok yakın piyasalar oluşturmuşlardır. ABD’de de, Türkiye’de de birçok tarım ürünü nerede ise istedikleri fiyata çiftçiden satın abilmektedirler. Bu ürünlerin nasıl üretileceğini onlar belirlemektedirler. Şirket tohumları ile üretilmiş, kimyasal ilaç ve gübrelerle kirletilmiş bu ürünler besin değerleri de çok azalmıştır. Bunlar hipermarketlerde çoğu zaman zararlı plastik vb. malzemeler içinde ve yüksek fiyatlarla tüketicilere satılmaktadır. Bu küresel sistemi oturtabilmek için çiftçiden alış fiyatını etkilemeyen ve şirketlerin ürünü maliyet altında almasına yol açacak prim vb. politikalar her yerde dayatılmaktadır. Gümrüklerin sıfırlanması için Dünya Ticaret Örgütü, IMF, Dünya Bankası gibi örgütlerce ağır baskılar yapılmaktadır. Azaltılmış veya yok edilmiş gümrükler sonunda bu şirketler gelişmekte olan ülke pazarlarını işgal etmekte ve tarımsal üretimi yok etmektedir. Bu durum karşısında gıda egemenliği kavramı ileri sürülmektedir. Gıda egemenliği halkların ve ülkelerin dampingli ithal ürünlere karşı kendi tarım politikalarını belirleyebilme hakkını ileri sürmektedir. Dünyada açlık ve kötü beslenme gıda üretiminin azlığından değil bu küresel gıda politikaları ve endüstriyel tarım sisteminden kaynaklanmaktadır. Dünyada yeterli gıda vardır. Dağılımı kötüdür. Bir yandan obezite diğer yandan açlık görülmektedir. Topraksızlık ve düşük gelir açlığın nedenidir. Ülkemizde de yerel tohumların köylülerce satışının yasaklanması bu hegemonyanın açık belirtilerinden biridir. Çiftçiler ve tüketiciler bu zulme karşı birleşmelidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder