18 Ekim 2010 Pazartesi

GDO'NUN ZARARLARI

Prof.ZiyaMocan :
Bitki bünyesinde, insanda alerjiye neden olan veya zehirleyici etki yapan bazı farklılaşmalar yaşanabilir. Gen aktarımında kullanılan bazı teknikler nedeniyle genleri değiştirilmiş bitkileri tüketen insanlarda antibiyotiklere direnç gelişmesi olasılığı söz konusu. Bu genlerin ürünü olan proteinlerin bağışıklık sistemimizi çökertme riskleri, kanser başta olmak üzere ne tür başka hastalıkları tetikleyecekleri günümüz teknolojisiyle tahmin edilemiyor. Bu gıdaların genleriyle oynandığı için insan gen yapısında uzun dönemde değişiklik yapıp yapmayacağı bilinmiyor. Hamileler, büyüme çağındaki çocuklar, beslenme bozukluğu olanlar ve kronik hastalar için özellikle zararlı... Bunlar konserve gibi, besleyici değerleri düşük. Tabiatın yapısına da aykırı.
Prof. Dr. Ahmet Aydın:
Kanserojen olma ihtimalleri yüksek ama sigara gibi, 20 yıl sonra çıkıp "Kanser yapıyor" dediğinizde "Başka bir yığın kanserojen olabilir" diyecekler. Bu gıdaları görünüşünden anlayamazsınız. Ancak gelişmiş laboratuvarlarda yapılan testlerle belirlenebilir. Soyalı ürünlerin yüzde 90'ında var. Bebek mamalarında özellikle ailelerin dikkat etmesi gerekli. Mısır nişastasında bulunuyor. Artık domateslerin büyük bölümünde var.

Prof. Dr. Kenan Demirkol:
'KISIRLAŞTIRIYOR'
Viyana Üniversitesi'nde fareler üzerinde yapılan araştırmalarda, GDO'lu domatesleri yiyen farelerin, üç nesil sonra kısırlaştığı görülmüş. İnsan ömrü fareden uzun. İnsanların 30 yaşında evleneceğini düşünürsek, bunu anlamamız için, 90-100 yıl geçmesini mi bekleyeceğiz? Almanya ve Fransa'da GDO'lu ürünlere yasaklama getirildi.

DOÇ. DR. M. EMİN ERKAN
"Denetim eksikliği var"
Dicle Üniversitesi Veteriner Fakültesi Besin Hijyeni ve Teknolojisi Öğretim Üyesi Doç. Dr. M. Emin Erkan, genetiği değiştirilmiş ürünlerin denetiminin eksik olduğunu vurguluyor. Tüketicinin genetiği değiştirilmiş mısır ve soyadan üretilen ürünleri (yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakkaroz, fruktoz içeren gıdalar; bisküvi, kraker, kaplamalı çerezler, pudingler, bitkisel yağlar, mamalar, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar) ya da mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvansal gıdaları tüketebildiğini ifade ediyor.
DOÇ. DR. RIDVAN KETE
"Alzheimer ve deli dana hastalığının sebebi"
Dokuz Eylül Üniversitesi Biyoloji bölümü öğretim görevlisi Doç. Dr. Rıdvan Kete, özellikle soya, mısır, patates gibi ürünlerin zararlılara karşı, öldürücü genler nakledilerek korunduğunu belirtiyor. Ve ekliyor: "Üründeki değişiklik geni genellikle antibiyotiğe dayanıklılık genine bağlanarak taşınmaktadır. Buna bağlı olarak alzheimer ve deli dana hastalığı artışının bu tip değişikliğe bağlı olduğu belirtilmektedir."
Genetiği değiştirilmiş mısır ciddi bir endüstri ürünü
GDO'lu ürünlerin her şeyden önce toprağın dengesini bozduğunu söyleyen Doç. Dr. Mesut Başak, bu ürünlerin 100-200 yılda toprağın kendine gelememesine neden olduğunu kaydetti. Mısır ve türevlerinin çok ciddi bir endüstri oluşturduğunu aktaran Başak, "Mısırdan nişasta yapıyorsunuz, nişasta baklavadan sütlü tatlılara, bebek mamalarına kadar her yerde kullanılıyor. Gündelik yaşantımıza süt olarak da girebiliyor. Köylüler 'mısır silacı' denen bir yem yapıyorlar hayvanlar için. Yemi yiyen inek, koyun aracılığı ile GDO süt olarak bize dönüyor." diyerek, tehlikenin uzak olmadığı sinyallerini verdi. Başak, bu noktada tüketicilere düşeni ise mevsiminde olmayan gıdaları tüketmemek olarak açıkladı. Ayrıca dondurulmuş gıdaların kullanılmaması, organik ürünlere yönelmek ve alınan ürünün sorgulanması da diğer yöntemler arasında. Buna ek olarak da "bu ürünlerin ülkeye girişleri engellenmeli" uyarısında da bulundu.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder