25 Ekim 2010 Pazartesi

AFRİKA'NIN YEŞİL DEVRİMİ

Afrikanın Yeşil Devrimi
Mariam Mayet
"Afrika'da bir Yeşil Devrimi Yaratma" yönünde kurumsal oyuncular ve belirli hayırsever kuruluşlar tarafından yürütülen çabalar sözde serbest ticaret prensipleri adı altında ihracat yönelik, olup çok sayıda kimyasal içeren ve büyük çaplı tek tür tarıma dayalı bir ziraat modelini sağlamlaştırma amacı taşımaktadır. Bu amaç için biyo-teknoloji şirketlerinin yapmış olduğu katılım ise yeni endişe nedenleri yaratmaktadır.
1990'lardan beri simsarlığı yapılan "Afrika'daki Yeni Yeşil Devrimi"  Rockefeller ve Bill ve Melinda Gates Foundations iki buçuk yıl önce Afrika Yeşil Devrim İttifakını (AGRA) hayata geçirdiklerinde yenilenmiş bir ivme kazandı. AGRA'nın kendisi projelerinde genetik olarak değiştirilmiş (GM) tahıllar kullanmamasına rağmen, GM şirketleri ve GM teknolojilerinin çoğu yerde mevcut olması Yeşil Devriminin kötü bir rüya olarak ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
Afrika tarımının endüstriyelleştirmek ve tarım ticareti devlerine yeni piyasalar yaratmak amacıyla milyonlarca dolar dikkatlice seçilmiş oyuncuların kasalarına aktarıldı. Bu AGRA oyuncuları Dışişleri İçin Vatandaşlar Ağı (CNFA) ve Uluslararası Gübre Geliştirme Merkezini (IFDC) gibi ABD gruplarını içermektedir. Bu gruplardan her ikisi de Syngenta Crop Protection, Dow AgroSciences, Bayer CropScience, Du Pont Crop Protection ve Monsanto'nun Afrika ülkelerinde mevcut AGRA projeleri nezdindeki menfaatlerini bir araya getirmek konusunda hayli başarılı olmuşlardır.
Tüm bunlarla beraber, "Yeşil Devrimi" kasalarına akıtılan büyük paraları  Gates Foundation'ın Afrika'daki biyo-güvenlik projelerine akıttığı büyük paralarla ilişkilendirmek de son derece önem taşımaktadır. Gates Foundation'ın biyo-güvenlik yolunda yapmış olduğu yardımların lehtarları ya biyo-teknoloji endüstrisiyle doğrudan bağlantılıdırlar ya da bu endüstri kendilerine fon sağlamaktadır. Bu projeler stratejik olarak ticari üretimi yapılan GM tahıllarının teşvik edilmesinden kaçınmakta fakat bunun yerine GM'nin besi olarak zenginleştirilmiş, kuraklığa karşı dayanıklı fakat boş vaatler sunan "biyo-kuvvetli" ve "iklim dostu" dostu tahılları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Tüm bunların amacı bir yandan isteksiz Afrikalıların akıllarına girerek güvenlerini kazanmak diğer yandan ise gen devlerinin Afrika'da daha sağlam ve daha saygın bir konuma kavuşmasının önünü açmaktır.
Gates Foundation'dan Afrika'ya akmakta olan hayırsever paralar Afrika tarımında birbirine bağlı iki devrim yaratmak için kullanılmaktadır: bir tanesi klasik Asya ve Latin Amerika Devrimine dayalı olup diğeri GM teknolojisine dayalıdır. Netice itibariyle her iki senaryodan menfaat elde edenler aynı olup yine aynı amacı taşımaktadırlar: tarım ihracatı ve serbest ticarete dayalı dominant bir tarım modeli kurmak ve kimyasal ağırlıklı, büyük çaplı tek tür tarım ile beraber ve GM organizmalarını kullanmak(GMO'lar).
Afrika'daki Yeşil Devrimin Ortaya Çıkarmış Olduğu Zorunluluklar
Afrika Yeşil Devrimi, yüksek getirili çeşitler (HYV'ler), genetik mühendislik uygulanmış tohumlar ve büyük çaplı kimyasal kullanımından oluşan bir "karışımın" yeniden canlandıracağı kırsal fakirliği belirtmektedir. Afrika Yeşil Devrimi netice itibariyle tarımı dinamik bir sektöre dönüştürmek yönündeki arzuya dayanmakta olup, bu sektör de ihracata yönelik üretilen tahıllarla beraber hem çiftçilerin hem de küçük üreticilerin küresel ekonomiyle bütünleşmeleri üzerinde yoğunlaşmaktadır.
Bu ideoloji Afrika Birliğinin onayını almış olup söz konusu ideolojinin propagandası Yeni Afrika Kalkınma Ortaklığı (NEPAD) tarafından Kapsamlı Afrika Tarım Kalkınma Programı (CAADP) ve Afrika Tarım Verimliliği Çatısı (FAAP) üzerinden yapılmaktadır. Afrika'daki devlet başkanlarından birçoğu da kıtada süregelen fakirlik ve açlığın üstesinden gelinmesi yönünde tarım verimliliğinin arttırılması için bir ön koşul olarak görülen Yeşil Devrimini desteklemektedir.
AGRA milyonlarıyla birlikte Yeşil Devrim ideolojisini desteklemekte olup Yeşil Devrim türü teknolojilerin kullanılması suretiyle çiftlik verimliliğinin önemli ölçüde arttırılması ve neticesinde fakirlik ve açlıktan kurtarılmaları için milyonlarca küçük ölçekli çiftçiye yardım edilmesi konusunda oldukça ısrarcıdır.
AGRA'nın başkanı  eski Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Kofi Annan'dır. AGRA yönetim kurulu üyeleri ise ağırlıklı olarak Rockefeller Foundation, Gates Foundation, Uluslararası Gıda Politikası Araştırma Enstitüsü (IFPRI), Uluslararası Tarım Araştırmaları Müşavirlik Grubuna yakın kişiler (CGIAR) ve Güney Afrika'daki kurumsal sektörden oluşmaktadır. Afrika Tarım Araştırmaları Formu (FARA) Yönetici Sekreteri Monty Jones ise AGRA yönetim kurulu üyelerinden bir tanesidir. Dr. Jones, Afrika'daki Yeşil Devrim hareketi için temel bir tahıl olan NERICA'nın, yani "Yeni Afrika Pirincinin" araştırılması ve geliştirilmesi konusunda üstlendiği anahtar rol sayesinde 2004 Dünya Gıda Ödülün kazanan ilk Afrikalı olmuştur. Dr. Jones araştırmalarını Batı Afrika Pirinç Geliştirme Kurumu (WARDA) (şu anki Afrika Pirinç Merkezi) nezdinde bulunan Yüksek Arazi Pirinç Üretim Programı'nda görevliyken gerçekleştirmiştir. 2007 yılında Jones Time dergisinin en etkili kişilerinden biri olarak oylanmıştır. Etkili diğer bir yönetim kurulu üyesi ise siyahî bir risk sermayesi iktisadi güçlendirme şirketi olan Circle Ventures'ın şu anda Yönetici Kurul Başkanı konumundaki Mamphela Ramphele olup kendisi 2000-2006 yılları arasında Dünya Bankasının yönetici müdürlüğünü yapmıştır. AGRA'nın nitelikteki personelinden bir diğeri ise AGRA Afrika Tohum Sistemleri Programının (PASS) Yöneticisi konumundaki Joseph De Vries'dır. De Vries, Rockefeller Foundation'ın kıdemli bir üyesidir.
AGRA'nın sahip olduğu kayda değer mali ve siyasi nüfuz gerek yüksek vergi ve tarifeler konusunda çözüm üretilmesi için küresel politikaların reform edilmesi gerekse AGRA hedeflerinin desteklenmesi konusunda uluslararası topluluğa baskı yapılması yönünde bu kuruma uluslararası düzeyde taraftar ve lobi desteği sağlamaktadır. Bu, fakir çiftçilere yeni Yeşil Devrim ve gen teknolojilerinden yararlanabilmeleri için "akıllı sübvansiyonlar" ile beraber tarım kimyasalları ve inorganik gübreler gibi harici girdiler sağlanmasını içermektedir. Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu (IFAD) ise söz konusu "akıllı sübvansiyonların" çiftçilere gübre erişim olanakları sağlama yönünde oynayabileceği rolü hâlihazırda kuvvetlice desteklemektedir. Aynı zamanda AGRA, Yeşil Devrim piyasasını açlıktan ölen Afrikalılara verilen gıda desteği ile ilişkilendirmek için Roma'da bulunan üç Birleşmiş Milletler Enstitüsüyle stratejik işbirliği içine girmiştir, yani Gıda ve Tarım Kurumu (FAO), IFAD ve Dünya Gıda Programı (WFP). 

Gen Devlerinin, Genetik Yapısı Değiştirilmiş  Organizmaların (GMO) Afrika'ya Girişlerinin Kolaylaştırılması
2008 yılında AGRA'nın web sitesi "Sıkça Sorulan Sorulara" bir cevap vererek şunları belirtti: "genetik olarak mühendislik uygulamış tahıllar İttifak stratejisinin bir parçası değildir... İttifak aynı zamanda biyo-teknolojinin açlık ve fakirliğin azaltılması yönünde sahip olduğu potansiyeli göz önünde bulundurmakta sakınca görmemektedir. Fakat şu an için Afrika bitki yetiştiricileri nezdindeki kapasite kısıtlı olup mevcut en iyi çözüm konvansiyonel biçimde geliştirilmiş tahıl çeşitleri için kullanılmasıdır". Diğer yandan yapmış olduğu "Bitki Yetiştirme ve Genetik Mühendislik Hakkındaki Beyan" ise şunları belirtmektedir: "AGRA şu an için genetik mühendislik kullanılması marifetiyle yeni çeşitlerin geliştirilmesine fon desteği vermemektedir".
Afrika'da genetik yapısı değiştirilmiş  pamuğun harmanlanması. "Yeni Afrika Yeşil Devrimi" konusunda yapılan ısrarlar hakkındaki endişeler GM şirketleri ve GM teknolojilerinin her yerde bulunmasından kaynaklanmaktadır.
 
AGRA'nın şu anki belirgin kararsızlığı incelenmesi bu kuruluş tarafından GM teknolojisi kullanılmaması yönünde alınan stratejik bir kararı ortaya çıkarmaktadır. Bunun muhtemel nedeni ise GM tahıllarının ekilmesi ve yetiştirilmesi için gerekli tam fonksiyonel biyo-güvenlik sistemlerinin Afrika'da çok az sayıda ülkede mevcut olmasıdır. Dahası, Mali ve Kenya gibi birkaç ülke kendi sivil toplum gruplarının yoğun muhalefeti neticesinde tartışmalı biyo-güvenlik yasasının yürürlüğe konulmasını ertelemişlerdir. Benzer şekilde birçok Afrika ülkesinde genetik mühendislik uygulanmış tohumlarının yayılması için gerekli olan telif hakkı rejimlerini korumaya yönelik uygun yasal altyapı mevcut değildir.
Yine de 16 Ocak 2009 tarihinde AGRA Afrika'nın küçük ölçekli çiftçilerinin tarımını sürdürülebilir bir şekilde arttırmak amacıyla en iyi teknoloji, bilim ve politikaların tedarik edilmesi yönünde Kolombiya Üniversitesi nezdindeki Jeffrey Sachs Dünya Enstitüsüyle beş yıllık bir anlaşma imzaladı. Sachs gelişmekte olan ülkelerde GM tahıllarının kullanımının güçlü bir destekçisi olup teknolojinin daha tohum aşamasında sunulmasından dolayı da bunların gelişmekte olan ülkelerdeki çiftçilere iyi bir geçim kaynağı vaadi verebileceğine inanmaktadır.
AGRA'nın esas odak noktası tahıl yetiştirmek olup buna göre darı, manyok, süpürgedarısı ve mısır gibi çekirdek tahıllardan 100 yeni çeşit yeni tahıl üretmek yönünde 5 yıllık iddialı bir hedef ortaya konulmuştur; fakat tüm bunlarla birlikte asıl önem arz eden ve üzerinde araştırılması gereken konu AGRA'nın Tarım Bayii Geliştirme Programıdır. Özetlemek gerekirse bu program küçük çaplı çiftlik sahiplerine verilecek tohum, gübre, kimyasal ve bilgileri esas olarak ele alacak olan küçük tarım bayilerinin kurulması yönünde eğitim, sermaye ve kredi sağlamaktadır. Tüm bunlar da çiftlik verimliliği ve çiftçi gelirlerini arttırma mazeretinin arkasında gerçekleştirilmektedir. AGRA halk tabanlı özel bir tedarik sistemi oluşturmak için yoğun olarak çalıştığını iddia etmektedir zira bunun neticesinde herhangi bir çiftçi "salt beldesinde bulunan bir büfe veya dükkâna girmek suretiyle onaylanmış yüksek kaliteli tohumlara erişim sağlayabilecektir". Esas amaç ise kendileri için tahıl üretilmesi yönünde küçük çiftçilerle temasa geçebilecek tarım işlemecileri ve ihracatçıları içeren yeni bir kırsal özel sektörün önünü açacak şekilde "girdi maddelerinden piyasaya uzanan" tam kapsamlı bir tedarik zinciri oluşturmaktır.

AGRA, "Geliştirilmiş" tohumların, böcek ilaçlarının ve gübrelerin Afrika'daki fakir çiftçilere satılması amacını taşıyan tarım bayileri şemasının hayata geçirilmesinin ilk adımı olarak, gerekli altyapıyı oluşturmak için US NGO ve CNFA'ya 15$ Milyon tutarında ödemede bulunmuştur. CNFA, ABD kurumsal menfaatlerinin dünya çapında başarıyla teşvik etmesiyle tanınan John Costello tarafından yönetilmektedir. Bir örnek vermek gerekirse, Costello 2000 yılında Washington'un Küba'ya karşı uzun zamandır devam eden ambargolarının kaldırılması için Küba'ya gönderilen ve Archer Daniel Midland, Dow AgroSciences ve Monsanto görevlilerinden oluşan 15 üyelik bir komisyonunun başkanlığını yapmıştır.
Costello Kasım 2008 tarihinde tarım bayileri programı üzerinde yorum yaparken şunları  söyledi: "CNFA/AGRA ortaklığı, girdi ve teknolojileri binlerce kırsal çiftçiye dağıtabilecek ticari ve kurumsal tabanlı bir ağ kurmak suretiyle, kırsal gelirleri temel girdiler, teknoloji ve piyasalarla sağlanan geliştirilmiş bağlantılar yoluyla zaman içerisinde genişletecek kırsal bir ekonomik altyapıyı oluşturmaya başlayacaktır. Sözlerini doğrulamak üzere Ekim 2008 tarihinde Costello'nun CNFA'sı Croplife Foundation ile güçlerini bir araya getirdi ve Kenya ve Malawi'de bulunan 1.500 tarım bayisinden oluşan ve AGRA tarafından fon sağlanan bir tarım bayileri ağını kullanarak tarım kimyasallarının potansiyelini sergileyeceklerini belirtti. CNFA proje için Syngenta Crop Protection, Dow AgroSciences, Bayer CropScience, Du Pont Crop Protection ve Monsanto'dan mali ve teknik destek aldı.
AGRA'nın tarım bayi şemasında yer alan diğer bir stratejik oyuncu ise AGRA'nın çelik kasasından 6$ milyon alan IFDC'dir. IFDC de CNFA'nın liderlerliği altında Croplife International ile aynı takıma katıldı. Kendileri bir araya gelerek Mozambik'te bulunan küçük çiftçilere "alt düzey geçim seviyesinden ticari, kaliteli piyasalara ve mısır üretim piyasalarına geçmek için gübre ve diğer girdilerin nasıl kullanılacağını" göstermektedirler.
AGRA'nın tüm bu tarım bayi şemasının, GM üretenler de dahil olmak üzere, kimyasal tarım maddesi üreten büyük çaplı şirketlerin Afrika tarım sistemlerinde sağlam bir yere sahip olması için oluşturulmuş bir mekanizmadan başka bir şey olmadığı aşikardır.

Afrika'daki Gates Foundation ve Genetik Yapısı  Değiştirilmiş Organizmalar (GMO)
Gates Foundation, GM endüstrisinden birçok kişiyi istihdam etmektedir. Bir örnek vermek gerekirse AGRA'yı denetleyen Küresel Kalkınma Programının Üst Düzey Yöneticisi daha önce Monsato'da görev yapan Dr. Robert Horsch'tur. Horsch Monsato'da 25 yıl boyunca görev yapmış olup yine Monsato'ya ait YieldGard, BollGard ve RoundUp Ready GM teknolojilerini geliştiren bilimsel takımın üyesiydi. Gates Foundation'daki esas görevi Aşağı Sahra Afrika'sının dahil olduğu bölgelerde tahıl verimlerini iyileştirmeye yönelik ve genetik mühendislik içeren biyo-teknolojiyi uygulamaktır.
Gates Foundation Afrika kültür bitkilerinin geliştirilmesini içeren GM araştırma ve geliştirmeleriyle yoğun olarak uğraşmaktadır. 16.9$ milyon ödemiş olduğu Afrika Biyolojik Olarak Güçlendirilmiş Süpürgedarısı (ABS) Projesi ise en meşhur ve stratejik projesini teşkil etmektedir. ABS Kenyalı bir bilim adamı olan Florence Wamgubu tarafından yönetilmekte olup kendisi Monsanto tarafından fon sağlanan fakat başarısız olan tatlı GM patatesi projesiyle tanınmıştır. Wamgubu arttırılmış düzeylerde amino asit lizini içeren ve biyo-güçlendirilmiş yeni bir GM süpürgedarısı çeşidi üretmek amacıyla DuPont Crop Genetics Research, Pioneer HiBred International ve Güney Afrika Bilimsel ve Endüstriyel Araştırma Konseyi (CSIR) ile bir ekip kurmuştur. GMO yetkilileri biyo-çeşitlilik açısından oluşabilecek riskler nedeniyle deneyleri daha önce aldıkları bir kararla yasaklamış olmalarına rağmen, bu konsorsiyuma Güney Afrika'da bulunan üç seviyeli bir koruma tesisinde ürün deneylerine devam etme izni verilmiştir.
Diğer yandan Gates Foundation'nın, Doğu ve Güney Afrika Ortak Pazarının (COMESA) biyolojik olarak güçlendirilmiş gıda tahıllarının kabulü konusunda izlediği politika bağlamında bu bölgelerde mevcut yerel biyo-teknoloji politikalarının uyumlaştırılması için bir Harvard öğretim üyesi ve GM destekçisi olan Robert Paarlberg'ı işe almış olduğu bildirilmiştir. Fakat bu makalenin hazırlanması esnasında söz konusu belge inceleme ve yorum yapmak için mevcut değildi.
Foundation aynı  zamanda Monsanto tarafından desteklenen Danforth Center'a bu kurumun teknik biyo-güvenlik kapasitesi sağlayacağı bahanesiyle para aktarmakta olup esas amacı GM tahılları için makam onayı alınmasıdır.
GM lobisinin gerçekleştirilmiş  olduğu diğer başarılı bir iş ise Buffett ve Gates Foundations tarafından "Afrika İçin Su Etkin Mısır" (WEMA) isimli projeye yapılan 47$ milyonluk bağıştır. WEMA endüstriyel biçimde finanse edilen Afrika Tarım Teknolojisi Vakfı (AATF) tarafından koordine edilmektedir. AATF GM ve GM olmayan kuraklığa dayanıklı mısır geliştirmek istiyor olup Monsanto'nun WEMA'ya teknolojiyi ücretsiz olarak vereceği yönünde birçok yorum yapılmaktadır.

Bu paranın büyük ölçüde Monsanto'nun kuraklığa dayanıklı GM mısırını içerecek şekilde Afrika tarlaları boyunca denemeler için harcanacağı şüphesizdir. 2007 yılında Monsanto'nun kendi kuraklığa dayanıklı GM mısırını Güney Afrika'da hâlihazırda test etmeye başladığı ise dikkate değerdir.
Kuraklığa dayanıklı  ve biyolojik olarak güçlendirilmiş GM tahılları, bu tahılların kabul edilmesinin teşvik edilmesi, mevcut piyasaların genişletilmesi ve yeni piyasaların oluşturulması yönünde biyo-teknolojik mekanizmanın kendi kampanyasında kullandığı kuvvetli bir PR aracını teşkil etmektedir. WEMA ve Monsanto'nun "serbest GMO'larını" içerecek şekilde GM arazi denemelerinin Afrika'da yaygınlaşması Monsanto için kayda değer ölçüde kredibilite sağlama amacını taşımaktadır. Monsanto muhtemelen fakir Afrikalı çiftçilerin ihtiyaçlarına uyarlanmış GM tahıllarını desteklediğini iddia edecektir. Monsanto hâlihazırda kuraklığa dayanıklı teknolojinin sulanmış araziler üzerinde mahsul sigortası, mahsul zenginliği ve masraftan tasarruf sağlayacağını iddia etmektedir. 

Başka Kimler Menfaat Elde Ediyor?
Afrika'daki Yeşil Devrim hareketinin ana kurumsal lehtarlarından bir tanesi de şüphesiz gübre endüstrisi olacaktır. Afrika Birliği hâlihazırda kıtada gübre üretimi için gerekli hammaddelerin elde edilebilirliğinin en iyi hale getirilmesi yoluyla bölge içi gübre üretimi ve ticaretini destekleyemeye başlamıştır. Tüm bunlara ek olarak Birlik, inorganik ve organik gübrelerin etkin bir şekilde kullanılmasının kolaylaştırılması yönünde çiftçilerin kaliteli tohumlara, sulama imkânlarına, tesislere, tarımsal yayın hizmetlerine, piyasa bilgilerine ve toprak besi maddelerine daha rahat erişebilmelerinin sağlanması için özel nitelikli eylemlerde bulunmayı da taahhüt etmiştir. Bir Oslo Bildirgesi ve Eylem Muhtırası da kabul edilmiş olup bunlar Afrika Yeşil Devrimi için Küresel bir Fon kurulmasını önermektedirler. Bunlar Yeşil Devrim çabalarını sağlama almak için akıllı kamu-özel ortaklıklarının oluşturulmasını, modern teknolojilerin kullanımını ve uluslararası desteğin garanti edilmesini istemektedirler. Aslında bakmak gerekirse Oslo Bildirgesi özel-kamu ortaklıklarını ön plana çıkaran eylem noktalarıyla doludur.
1971 yılında kurulan CGIAR, "21 gelişmekte olan ülke, 26 sanayileşmiş ülke, 4 ortak sponsor ve 13 diğer uluslararası organizasyondan" oluşan 64 üyeli bir stratejik ortaklıktır. Bu üyelerden bir tanesi CGIAR'a 2002 yılında katılan ve Syngenta tarafından fonlandırılan Syngenta Sürdürülebilir Tarım Vakfıdır. CGIAR'ın 25 yıldır Afrika'da 150$ ila 200$ milyon tutarında yatırım yaparak genelde tahıl ve çiftlik hayvanları üzerinde yoğunlaşmış Yeşil Devrim türü projelerinin teşvik edilmesi yönünde gerçekleştirmiş olduğu çabalar ortaya pek anlamlı bir şey çıkartamamıştır. Afrika'da yapmış olduğu çalışmalar ise akıllı bir Kenyalı gazeteci tarafından şu şekilde özetlenmiştir: "CGIAR'ın Afrika'daki çalışmalarının büyük bir bölümü sembolik projeler üzerinde yoğunlaşmıştır ve bunlar da bilim adamları ve siyasetçiler için aslında açlıkla savaşmak veya gıda güvenliğini geliştirmek gibi samimi amaçlar taşımayan hevesler ortaya çıkmasına neden olmuştur".
Yine de CGIAR –  özellikle de Nijerya'da bulunan Uluslararası Tropik Tarım (IITA) Enstitüsü gibi Afrika Merkezleri sayesinde – AGRA'nın Yeşil Devrimi için bir kilit nokta niteliğindedir. AGRA, 100 GM olmayan bitki çeşidi üretmek için 43$ milyon harcamaktadır. Bu fonlandırma, tarım bağlamında gerçekleştirilen AR-GE çalışmalarına fon sağlanmasına yönelik küresel trendin bir göstergesidir. Geçtiğimiz son 20 yılda kamu araştırma harcamalarında bir düşüş görülmüş ve Kuzeyli donörlerden fon ithal edilmesi daha fazla önem kazanmıştır. Tüm bunlara araştırma faaliyetlerinin artan düzeyde metalaştırılması ve ticarileştirilmesi eşlik etmiş ve netice itibariyle de ilgili menfaatler kamu kesiminden uzaklaşarak özel ve ticari kesime kaymıştır. 
Bütün bu gelişmeler genetik yapısı değiştirilmiş tahıllarla aynı zamanda ortaya çıkmıştır. 

Ekolojik Bir Felakete Doğru Giden Afrika
 Afrika kültüründe doğası itibariyle var olan sosyal, siyasi, tarihi ve ekonomik krizlerin üstüne teknoloji ve teknolojik çözümlerin empoze edilmesi Afrika'daki kırsal ekonomileri, sosyal ilişkileri, tarım politikalarını ve genel olarak Afrika'daki kalkınma eğrisini büyük ölçüde değiştirecektir. Afrika'daki tarım üretimi artan bir biçimde uluslararası tohumlar, GMO'lar, tarım kimyasalları ve tarım ticareti yapan diğer kurumlar tarafından yönlendirilecektir. Bu durum geleneksel tarım sistemlerini yok ederek dışarıya dönük ve girdi tabanlı bir tarım sistemi yaratacaktır. Söz konusu sistem GM ve endüstriye ait melez tohumlara, inorganik gübrelere, zararlı bitki öldürücülere ve böcek ilaçlarına bağlıdır. İlgili altyapının AGRA tarafından oluşturulmaya başlandığı ve Gates tarafından desteklenen GM hareketinin Afrikalılar nezdinde mevcut GMO karşıtlığını kırmayı hedeflediği aşikârdır. Netice itibariyle biyo-güvenlik alanları Monsanto, Syngenta ve benzerlerinin daha da artan ihtiyaçlarını kabul edecektir. Dolayısıyla da önümüzdeki yıllarda Afrika'nın tarımsal alanlarının GMO'larla dolması beklemektedir.
Sonuç olarak Afrika büyük bir ekolojik felaketle karşı karşıyadır. GM tahıllarının yaratacağı genetik zehirlenmeler, tarımsal genetik çeşitliliğin ortadan kaybolması, toprak ve suyun kötüleşerek kirlenmesi vb. gibi durumlar buna örnek verilebilir. Aynı zamanda daha fazla kimyasal içeren, riskli GM ve Yeşil Devrim gıdalarının tüketilmesi neticesinde Afrikalıların sağlıklarının daha da kötüleşeceği beklenmektedir. 
Çiftçileri İlgilendiren Konular: NERICA Tecrübesi Neticesinde Yapılan Erken Uyarılar
Yukarıda belirtildiği  üzere AGRA yönetim kurulu üyelerinden bir tanesi olan Monty Jones, NERICA'nın, yani "Yeni Afrika Pirincinin" araştırılması  ve geliştirilmesi konusunda üstlendiği anahtar rol sayesinde 2004 Dünya Gıda Ödülün kazanmıştır.
Afrika Kalkınma Bankası  NERICA'nın yedi Batı Afrika ülkesinde yaygınlaştırılmasını  desteklemek için 35$ milyonluk bir proje başlatmıştır. Bu çabalar Afrika Pirinç Merkezi (WARDA) tarafından ev sahipliği yapılan Afrika Pirinç İnisiyatifi (ARI) tarafından koordine edilmektedir. ARI'nin görevi topluluk tabanlı bir tohum üretim sistemi kullanılması suretiyle gıda güvenliği temin edilmesi ve fakir çiftçilerin geçim kaynaklarının iyileştirilmesi için NERICA'nın Afrika bazında yaygınlaştırılmasının kolaylaştırılmasıdır. NERICA'nın Afrika'nın diğer bölgelerinde kayda değer performans sergilediği de edinilen duyumlar arasındadır.
Diğer yandan uluslararası  bir sivil toplum örgütü olan GRAIN tarafından yapılan araştırmalar daha farklı ve umutsuz bir tabloyu ortaya koymaktadır. GRAIN'ın ulaştığı bilgilere göre NERICA Afrika pirinç üretiminde özel yatırımların patlamasına yol açacak olup bu durum Afrika'nın küçük çiftlikli pirinç sistemlerini büyük tarım kuruluşları tarafından idare edilen plantasyon tipi pirinç üretimi karşısında çaresiz bırakacaktır. NERICA proje araştırmacıları köylü ve topluluk tabanlı tohum sistemlerini tamamen göz ardı ederek laboratuarlarında kalmayı ve CIGIAR'ın gen bankasından alınan melezlerle çalışmayı tercih etmişlerdir. GRAIN iddia edildiği şekliyle görkemli bir başarı kazanılmadığını, çiftçiler nezdindeki uygulama oranının düşük olduğunu ve bu kişilerin daha ziyade kendi pirinç çeşitlerini ekmeyi tercih ettiklerini belirlemiştir. Yine GRAIN'in belirlediğine göre fakir çiftçilere yardım edilmesi şeklinde yapılan reklâmın arkasında Afrikalı çiftçileri büyük şirketlerce yönetilip kontrol edilen ağlara sıkıştırmayı hedefleyen bir tohum ve kimyasal tarım sistemin kurulması gibi kaygı verici bir amaç vardır. 
Sonuç
Gates Foundation tarafından yukarıda tartışıldığı üzere yapılan büyük ölçekli yatırımlar geleneksel Afrika tarım kültürünün sahip olduğu zenginliği tehdit etmekte ve sarsmaktadır. Bu bağlamda mevcut projeler organik tarım, sürdürülebilir tarım, orman tarımı, göçebe tarımcılık, haşereyle mücadele, çiftçilerin öncülüğünde bitki yetiştirimi, sürdürülebilir havza yönetimi ve diğer birçok agro-ekolojik yaklaşımı gibi çoğu başarılı Afrika alternatifini duyarsız bir biçimde göz ardı etmektedir.
400 bilim adamı  tarafından beş yıllık bir süre içinde hazırlanan 2008 Uluslararası Tarım Bilgilerini Değerlendirme, Kalkınmaya Yönelik Bilim ve Teknoloji Raporu tüm bu söylemler içerisinde büyük ölçüde göz ardı edilmiştir. Rapora göre gıda güvenliği, bağımsızlığı ve gerek şimdiki gerekse gelecek nesillere yönelik sağlıklı çevresel uygulamalar ekolojik, tarımsal, geleneksel sistemlere ve yerel bilgi sistemlerine ayrılmaz bir şekilde bağlıdır.
Mariam Mayet Afrika Biyo-Güvenlik Merkezinin kurucusu ve müdürüdür.
Yazar: Mariam Mayet

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder